21 Mayıs 2014 Çarşamba

Bozcaada 1.gün



Ben arkadaşlarımın çok beğendiği, senelerce arka arkaya gittiği yerlere ilk defa gittiğimde neden bu kadar seviyor ya da sevmiş olabileceklerini düşünürüm genellikle. Bozcaada da bir çok arkadaşımın büyük bir aşkla gittiği bir yer.
Ben ilk defa bu 19 Mayıs tatilinde gidebildim. Gitmesi çok kısa değil dolayısı ile bir gün erkenden yola çıkıp aslında pek kimsenin tercih etmediği bir güzargah izleyerek çok rahat ulaştık biz. Önce 07:00 Yenikapı – Bandırma feribotu arkasından Çanakkale yolunu izleyerek Geyiklide 13:00 feribotuna rahatlıkla yetiştik. 13:30 da adaya indik. Biraz daha uzun sürdü belki ama daha az yorucu olduğu kesin.
Adaya iner inmez Pelagos Otele gidip eşyalarımızı bıraktık. İlk izlenimler, harika bir deniz, odada deniz manzarası, akıtan ve dolmayan bir sifon, su gitmeyen bir lavabo, duşun giderinde bir tomar birikmiş saç. Bunun dışında çalışmayan bir buzdolabı ve pis bir balkon. Elbette odada kasa da yok. Banyo problemleri için gelen sorumlu bayan da sanki kendisine hakaret edilmiş gibi bir asabiyetle sifona basıp akıntıyı durdurdu ve bu şekilde çalıştığını söyleyerek odamızı terketti.
Biz keyfimizi bozmadık ve tatilimizin ilk durağı Sandal restoranda öğle rakımıza ve sohbetimize başladık. Tatilden 1 gün önce olduğu için kimseler yoktu, ada halkında tatlı bir telaş vardı ertesi gün ve akşama hazırlanabilmek için. Cengiz Bey bize mutlaka yememiz gereken mezeleri hazırladı, hepsi bir lezzet şöleniydi. Masadaki tüm mezeler çok özel ve daha önce tatmadığım mezelerdi. Sıra merakla beklediğimiz ahtapot ızgara geldiğinde çok daha iyilerini yemiş olduğumu söylemek zorundayım. Ancak servisi, Cengiz Bey’in güleryüzü, yemeklerin lezzeti konusuna merkezdeki 1 numara kesinlikle Sandal restoran oldu. 




Misler gibi öğle yemeğimizi yiyip dinlendikten sonra otelimize gidip deniz kenarında keyif yapalım dedik. Deniz harika, hava harika , ortam tam harika olacakken sahilde bir hareketlilik başladı. Kablolar döşenmeye, karşıdaki virane binadan işçiler çıkıp dolanmaya, yüksek seviyede müzik ile ses denemeleri yapılmaya başlandı. Sahilde güneşlenen 4 bayan ve otelin neredeyse tüm personeli hep bir arada... neyse..

Güzel konulardan devam edersek, meşhur ada günbatımını anlatayım. Henüz kalabalık değilken gidelim diye yola çıktık, yaklaşık bir 40 dakika küçüçük adada kaybolduktan sonra rüzgar güllerini görüp oldukça bozuk bir yoldan elbet burasıdır diye içeri daldık. Gele gele rüzgar güllerinden birinin dibine geldik ve durmak zorunda kaldık. ben tutturdum burda bir fener olacaktı yanlış yerdeyiz diye. Fener varmış gerçekten ve burnun en ucundaymış ama 3 sene önce oraya gidiş kapatıldı dediler.   Zaten askeri alan gibi teller ile kapalıydı çevresi, bizde yol bozuk olduğundan yürüyerek birkaç kişinin seyyar masalar ve sandalyeler kurduğu yere gittik. 


Insanlar ne güzel portatif masa ve sandalyeleriyle kurulmuşlar açık bir alana şaraplarını içiyorlar, sohbet ediyorlar.. Bayıldım doğrusu dedikleri kadar varmış. Denizfenerine ise giden gitmiş sonradan bazı fotoğraflarda gördüm ve üzüldüm laf dinleyip gitmediğimize..

Günü turuncu batırdıktan sonra bağların içinde tavsiye üzerine bulduğumuz Maya Restoran'a gittik. Bulması biraz zor oldu ama sahiplerinden Selçuk bey yardımıyla ulaştık. Kenidisi bizi kapıda karşıladı, kendini tanıttı. Bahçe içinde birkaç masadan oluşan samimi bir yer burası. Fix menu olarak çalışıyorlar, ziyafet kendi yaptıkları ekmek ve peynirler ile başlıyor. Cabernet Sauvignon, Karalahna ve hatırlayamadığım başka bir ada üzümünden kendi yaptıkları şarap ile devam ediyoruz. Şarabın kokusu, rengi, lezzeti muhteşem. Maalesef sadece restoranda kullanıyorlar, satacak kadar üretemiyorlarmış. Sonra yemekler geldikçe geliyor.. Hepsi özel hepsi birbirinden lezzetli. Çalışanlarla sohbet, Selçuk Bey'in tanıtımları, kapanış yemeği olan eti önünüzde kesmesi, taleplerinize gösterdiği özen gerçekten insanı çok iyi hissettiren düzeyde. O kadar üşümesek gidesimiz yoktu hiç:) Fiyatları ada meyhanelerinden belki 10 lira daha pahalı. Ama yemek kalitesi, ortam, harcanan toplam emek düşünüldüğünde bence değer, gerçekten değer..

Üşümüş ama mutlu sevimsiz otelimize dönüyoruz. Önce lobide bangır bangır çalan ve 2. kattaki odamızı titreten disko müziğini susturmalarını sağlıyoruz. Sonra da harika bir uyku çekiyoruz.







16 Mayıs 2012 Çarşamba

Valencia

Bu aralar yine benim basimi alip alip gidesim var... Hatta bazen donesim bile gelmiyor.. Bahardan belki ya da aliskanliklarim cagiriyor beni gerisin geri..

Son kacamagim Valencia...
Belki cok ihtiyacim oldugundan, belki bahardan, belki sehirin kendi guzelliginden, yasanilabiir sehirler listesine bir yenisini daha ekledim gidip dondukten sonra..

28 derece ile beni karsilayan guzesli piril piril havasi 4 gunluk tatilim boyunca beni hic terketmedi.. Giderken dusunmustum neler yapabilirim, nasil vakit gecirebilirim diye.. Son gun aglamak istedim bir kac gun daha kalamadigim icin..

Insanin modu da cok onemli tabi gittigin yerde nasil vakit gecireceginle alakali.. Ben kendime kurallar koymadim, listeler yapmadim..Kendimi Valencia'ya teslim ettim.

Genel izlenimler olarak...
La Ciudad de Las Artes y las Ciencias: Ispanyollarin unlu mimari Santiago Calatrava tarafindan tasarlanan bu Sanat ve Bilim sehri aslinda birkac farkli muzeyi barindiriyor icinde. Sanat muzesi, Bilim Muzesi, Akvaryum ve bir de kure seklinde bir sinema.


Ben aslinda en cok sinemayi merak etmistim, daha once Paris'te bir yerde seyredip kendimden gecmistim, tahminim bu da ultra teknolojik 3D filan bir sinemaydi. Neyse ben saatlerimi uyduramadim, Diger muzeleri gezdim. Nerdeyse butun bir gunumu aldi sehrin bu parcasini dolanmam. Akvaryumlari pek sevememisimdir zaten, bence bu da estetik guzelligi disinda vakit kaybetmeye degmez.. Hayvanlarin kapali kafeslerde yasatilmasi beni her zaman huzunlendirmistir.


 Aslinda surayi mutlaka gorun diyebilecegim bir yer yok Valencia'da.. Ben sirt cantami alip butun sehri nerdeyse yuruyerek gezdim. Genel izlenimler:
  • Mayis ayi Valencia icin iyi bir zamanmis. Ne oldugunu bilmedigim agaclar cicek acmis ve butun sehri mis kokutmus:) Dolasirken insan kendini botanik bahcesinde hissediyor.
  • Paella aksamustu 17:00 den sonra yenmezmis.. (Zaten yersem uyayumam diye dusunuyorum, insanin midesine oturuyor) 
  • Mercat Central en buyuk sabit pazari, baliktan et'e, meyve'den sebzeye herseyi satiyorlar. Insan gorsel bir senlik yasiyor. 
  • Gece hayati oldukca hareketli, insanlar aksam yemegine saat 22:00 civari basliyor. Cok sik mekanlar var, canli muzik dinleyebileceginiz kucuk mekanlar da serpistirilmis sokak aralarina.
  • Mercat central haricinde bir de Mercado de Colon var ki bence mimari ve estetik acidan cok daha sempatik. Ayrica gec saatlere kadar, deniz urunleri yiyebileceginiz cok sirin restoran-barlar var.
  •  Palau de la Musica ciddi anlamda uluslararasi onem tasiyan orkestra ve muzisyenlere yer veriyor. Salon cok buyuk degil ama akustigi gercekten cok iyi. Konsere biraz erken giderseniz, sera seklinde olusturulmus kafesinde "Cava" (kopuklu beyaz sarap) icip tapaslardan atistirarak gelen geceni izleyebilirsiniz:) Bu arada dikkatimi dinleyicilerin sikligi cekti.. Herkes ozenerek giyinmis, bu da aslinda ne kadar saygili olduklarini gosteriyor.
  • Boga Gureslerinin yapildigi tek yer sanirim artik Valencia. Barcelona ve Madrid'de artik gosteri yapilmasi yasaklanmis. Ben Valencia'da da yasaklanmadan bir goreyim diye dusunmustum ancak icim kaldirmadigi icin binasini uzaktan fotograflamakla yetindim.  Uzaktan bakinca Roma'nin Colosseo'sunu andiriyor.
  • Himm en onemlisi Ispanyollar Ingilizce konusmuyor!!!
  • Sabah kahvaltisinda kizarmis ekmek uzerine tereyag ve recel surup yiyorlar.
  • Oglenleri gercekten siesta zamanlari, ortalikta sadece turistler kaliyor.

6 Mart 2012 Salı

Gurmebus ile keyifli lezzetler..

Gurmebus, Sonradan Gurmeler ekibi ve Armada otelin isbirligi ile baslatilan harika mi harika bir proje.

Her hafta bir rota belirleyip o semtin tarihi, kesvedilmis, kesvedilmemis lezzetlerini tadiyorlar. Gecen haftaki turlarina ben de katildim ve cook keyif aldim..

57 model, 28 kisilik, bebek mavisi uzerine toz pembe boyanmis minubus ile Taksim AKM'nin onunden 12:30'da sizi aliyorlar ve kendini tanitma, fotograflar ile tur basliyor. Ekip cok keyifli, belli ki herkes yaptigindan gurur duyuyor, yaparken egleniyor ve herkesin ayni sekilde eglenmesi icin caba harciyor.

Yaklasik 4-5 restoran/lokanta/dukkan geziliyor, rotalar ekipteki kisilerin onerilerine gore anlik olarak degisebiliyor. Yaklasik 30 kisinin girecegi kucuk yerlerde organizasyon nasil olur diye dusunurken hicbir sorun yasanmamasi gercekten olabilecegine inandigim bir sey degildi, beni sasirttilar. Girdigimiz hicbir yerde yer problemi yasanmadi, tatsizlik cikmadi.. Belli ki ugranacak duraklar iyi bilgilendirilmis ve projenin ruhu dogru anlatilmis.

Ben kendi adima cok keyif aldim, boyle bir proje baslatildigi icin cok mutlu oldum. Rotalar genislesin turlar artsin ve kalitesi ayni kalsin diliyorum.!!

Fotograf ozellikle koymuyorum ki sitelerine gidiniz, bakiniz, merak ediniz..
https://www.facebook.com/pages/Armada-Gurmeb%C3%BCs/334345256612031
www.gurmebus.com
https://twitter.com/#!/Gurmebus